Yurter Özcan, Cüneyt Özdemir'e, Sezgin Baran Korkmaz Davasını Anlatıyor!
Cüneyt Özdemir, Amerika'da kara para aklama davasına adı karışan, SBK Holding sahibi Sezgin Baran Korkmaz'ı programında ele alıyor. 19 kişinin gözaltına alındığı operasyonda, kendisi kayıplara karışan Korkmaz'ın, yurtdışında olduğu iddia ediliyor. Korkmaz'ın karıştığı iddia edilen olayın, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki mahkeme kayıtlarını yakından takip eden, CHP Amerika Temsilcisi Yurter Özcan, Özdemir'in konuğu.

31 Aralık 2020 - 18:44
Sezgin Baran Korkmaz, Amerika'da çok uzun zamandır konuşulan büyük bir davanın Türkiye'deki kahramanı. SBK Holding'in de sahibi. Türkiye'de kendisi Kars'tan çıkmış hayırsever bir işadamı olarak tanıtıldı. Fakat bu aralar düzenlenen kara para aklama operasyonunun baş kahramanlarından biri oldu. 19 kişinin gözaltına alındığı operasyonda Sezgin Baran Korkmaz'ın henüz nerede olduğu bilinmiyor. Yurtdışında olduğu iddia ediliyor.
Evindeki şöminede telefonların yakıldığı, hard disklerin imha edildiği gibi pek çok iddia da Korkmaz hakkında basında yer aldı. Cüneyt Özdemir; bir Türkiye'deki imajı, iki Amerika Birleşik Devletleri'ndeki mahkeme kayıtlarıyla ele alıyor Korkmaz'ı. Bu kayıtları çok yakından takip eden kişi CHP Amerika Temsilcisi Yurter Özcan.
Burada ne davası var? Bu, anlaşılan Amerika'nın baskısıyla yapılan bir operasyon. Hatta belki biraz da gecikmiş, hatta belki biraz da önceden sızdırılmış bir operasyon gibi geliyor bana. Tam olarak buradaki dava nedir?
Cüneyt Bey, aslında az önce yaptığınız yorum davanın en önemli noktasına değiyor. Bu aslında gecikmiş bir operasyon oldu. Bu davanın geçmişine baktığımızda, ki pandemiden dolayı biraz aksadı ama, normalde hiç bir araya gelemeyecek çok farklı gruplardan insanların, bir araya gelip ABD'de oluşturdukları bir suç örgütü var.
California'dan Ermeni mafyası, Utah'tan bir Hıristiyan tarikatı olan ve kiliseden kovulmuş bir Mormon mafyası ve Karslı Sezgin Baran Korkmaz. Dava dosyasına baktığımızda anlıyoruz ki, bu suç şebekesinin içinde Rusya vatandaşı olan Azeriler de var.
Ne yapıyorlar bunlar?
Birden fazla suç var ama, esas işlenen suç şu: California'da IRS yani vergi dairesini, 511 milyon dolar zarara uğratmakla suçlanıyor bu grup. Bunu da nasıl yapmışlar?
California, siyasi gelenek olarak daha sol, liberal ve sosyal demokrat bir yer olduğu için, çevreyle ilgili ve çevreye daha az zarar veren yakıtlarla ilgili çok büyük teşvikleri olan bir eyalet. Bu grup da, ondan faydalanarak çevreye daha az zarar veren bir yakıt üretim tesisiyle bir iş yapmışlar. Ama anlıyoruz ki, aslında söyledikleri kadar bir akaryakıt üretimi olmamış. Aynı volümü, dünyanın ve Amerika'nın farklı yerlerinde dolaştırıp, tekrar yeni üretimmiş gibi IRS'den 511 milyon dolarlık teşvik almışlar. Yani ABD Hazine Bakanlığı'nı yarım milyon dolardan fazla zarara uğratmış bu şebeke.
O elde ettikleri 511 milyon doların, 132 milyon dolarını Türkiye üzerinden aklamışlar. Nasıl aklamışlar? Bu 132 milyon doların yaklaşık 80 milyon doları Türkiye'de farklı yerlerde, özellikle İstanbul'da Kuruçeşme, Nişantaşı gibi semtlerde şirketler ve pahalı yalılar alınarak, Biofarma gibi şirketlere ortak olunarak aklanmış.
Dava dosyasındaki ilginç bir detay, Türkiye'ye giren 132 milyon doların sadece 80 milyon doları Amerika'ya geri yollanmış. Yani Türkiye'deki farklı şirketlere yatırım yapılarak Amerika'ya geri verilmiş. Fakat hala açıkta kalan 50 milyon dolar para var.
Anladığım kadarıyla Amerika'da bundan 1.5 sene önce, hapse girince oradaki Ermeni kökenli mafya...
Bu arada onlar yakalandı değil mi? Bir kısmı yakalanıyor, bir kısmı anlaşmaya gidiyor Amerikan yetkilileriyle. Ama Sezgin Baran Bey gelmiyor buraya. Yani gelemiyor ya da!
İşin Türkiye açısından kötü tarafı, o grup Türkiye'ye kaçmak üzere hazırlanırken, havalimanına giderken yakalanıyorlar. Yani onların her zamanki B planı, 'bu iş ortaya çıktığında, biz Türkiye'ye kapağı atalım, orada nasıl olsa bizi korurlar' zihniyeti var.
Şimdi davadaki ifadelere baktığımda, herkes birbirini suçluyor. Çünkü biliyorsunuz ABD'deki federal yasalara göre, bir suç örgütünün elebaşı olmak, yani lideri olmak cezayı ağırlaştırıyor. Yani hem oradaki Ermeni mafyası, hem Utah'taki Mormon Hıristiyan tarikat mafyası her iki taraf da birbirini suçluyor. Yani 'bu tezgahı diğer taraf düzenledi, biz sadece aracı olduk' vs.
Buradaki suçlara baktığımızda, Zarrab davasındakiyle çok benzer yanlar da var. Kara para aklama var, ABD Federal Devleti'ne yalan söylemek var, ABD bankalarına yalan söylemek var, farklı isimler ve farklı niyetler altında banka transferleri yapmak ve banka hesapları açmak var. Yani bunların her biri zaten federal suç.
Diğerleri tutuklu mu şu anda? 2 Ermeni vardı.
O Ermeni mafyası hala içeride. O Mormon 'Kingston Brothers' denilen 2 kişi var onlar da içeride.
Sezgin Baran Korkmaz şöyle bir role soyunmuştu bundan 3-4 sene önce; ticaretteki gücünü de, parasını da kullanarak ABD ile Türkiye arasında bir arabulucu, güçleri dengeleyecek bir arka kanal olmak gibi bir hevesi vardı.
Mayıs 2017'de Amerikan-Türk Konseyi yıllık zirvesinde bir konuşma yapmıştı. Oraya da ciddi bir sponsor olmuştu.
Bu operasyondan önce paraları donduruldu. Teksas'ta devam eden bir mahkeme Türkiye'ye böyle bir ihbarda bulunuyor ve bu mahkemenin isteği üzerine malvarlığı donduruluyor. Bu bana ilginç geldi. Dava sonuçlanmadan böyle bir kararın, Türkiye tarafından verilmesi de bana çok ilginç geldi. Ne dersiniz?
Türkiye-Amerika arasındaki anlaşmalara baktığımızda, halihazırda devam eden yargı süreçlerinde, Türkiye ya da ABD tarafından gelecek taleplerde ve ciddi kanıt sunulması halinde tedbir amaçlı malvarlığı dondurulabilir şeklinde talepte bulunulabiliyor ve ABD de bunu yaptı. 2-3 ay önce öyle bir talep gitti. Tabii çoğu medya bunu görmezden geldi ama malvarlığına bir tedbir konuldu.
Sezgin Baran Bey açıklamalar yapıyor. Konulmadı dedi. Yalanladı. Operasyondan 1 hafta önce kendisiyle ilgili yapılan bütün haberlere yayın yasağı getirdi. Hakkında haber yapan gazetecilere dava açacağı söylentileri yayıldı. O yüzde ben bu operasyonu öğrenince şaşırdım.
Türkiye'de çıkan haberlerde bu detay var mı bilmiyorum ama dava dosyasında o kadar detaylı ki; para transferlerinin tarihleri, Türkiye'de Sezgin Baran Korkmaz ve onun şirketlerinin Amerika'dan gelen 130 milyon dolarlık kaynakları kullanarak aldığı mülklerin tapuları... Çok detaylı bir dosya!
Adım adım konulmuş. O paralar Lüksemburg üzerinden gitmiş. Bazıları offshore hesaplar üzerinden gitmiş. Dava dosyasında e-mailler var açık açık söylüyorlar. Mesela Sezgin Baran Korkmaz'la, Amerika'daki o suç örgütü üyeleri arasında çok pahalı hediye alışverişleri olmuş. Birbirlerine milyon dolarlık arabalar almışlar. Yatlar hediyeler etmişler.
Ve işin Türkiye açısından en acı tarafı, bu hikayede anlattığım bütün bu garip karakterlerin hepsi, Sezgin Baran Korkmaz tarafından, Türkiye siyasetinin en tepesindeki isimlerle tanıştırılmış olması.
Yani sonuçta hiç, bir araya gelmemesi gereken böyle kriminal bir grup, bir şekilde kendisini Türkiye'de siyasetin en tepe noktasına kadar tanıştırmış.
Ama şu an gördüğümüz kadarıyla tepe noktada böyle bir şey yok ki, böyle operasyonlar düzenleniyor. Mal varlığına el konuyor. Bugün bu operasyonların yapılıyor olması da önemli bir gelişme diye düşünüyorum.
Ben de katılıyorum size. Yalnız Amerika'da verilen ifadeler arasında, bu suç örgütünün hareket etmesini, en azından Korkmaz'ın onlara 'Türkiye'de bize kimse dokunamaz' şeklinde e-mail ile gönderdiği söylemleri var.
Demek ki o da yalan söylemiş. Kendisi halen kayıp ve mal varlığına el konuldu.
ABD'deki iki farklı mafya grubunun 130 milyon doları Türkiye'ye geliyor, bunun sadece 80 milyon doları aklanıp, o grubun kontrolüne geri veriliyor. Arada Korkmaz'ın aldığı ve geri vermediği 50 milyon dolarlık bir para var.
Eğer su testisi su yolunda kırılır hikayesine inanıyorsak, ki ben inanırım! Eğer Sezgin Baran Korkmaz, hapse girmez ya da başka bir şekilde itirafçı olmazsa, illa bir intikamın peşine düşerler diye düşünüyorum.
Yurtdışına gitti deniliyor ama yurtdışına gittiği de bilinmiyor değil mi? Belki de Amerika'ya geldi.
Her ne kadar siyasi bir kimliğim olsa da, ben bu tür olaylara bir partizan gözüyle değil de, Türkiye Cumhuriyeti'ni nasıl etkiler gözüyle bakıyorum.
Eğer kalkıp Amerika'ya geldiyse ve diğer suç ortakları gibi itirafçı olursa, bu ne yazık ki karşımıza ikinci bir Zarrab davası olarak çıkabilir. Benim endişem o yönde.
KAYNAK: Cüneyt Özdemir
Evindeki şöminede telefonların yakıldığı, hard disklerin imha edildiği gibi pek çok iddia da Korkmaz hakkında basında yer aldı. Cüneyt Özdemir; bir Türkiye'deki imajı, iki Amerika Birleşik Devletleri'ndeki mahkeme kayıtlarıyla ele alıyor Korkmaz'ı. Bu kayıtları çok yakından takip eden kişi CHP Amerika Temsilcisi Yurter Özcan.
Burada ne davası var? Bu, anlaşılan Amerika'nın baskısıyla yapılan bir operasyon. Hatta belki biraz da gecikmiş, hatta belki biraz da önceden sızdırılmış bir operasyon gibi geliyor bana. Tam olarak buradaki dava nedir?
Cüneyt Bey, aslında az önce yaptığınız yorum davanın en önemli noktasına değiyor. Bu aslında gecikmiş bir operasyon oldu. Bu davanın geçmişine baktığımızda, ki pandemiden dolayı biraz aksadı ama, normalde hiç bir araya gelemeyecek çok farklı gruplardan insanların, bir araya gelip ABD'de oluşturdukları bir suç örgütü var.
California'dan Ermeni mafyası, Utah'tan bir Hıristiyan tarikatı olan ve kiliseden kovulmuş bir Mormon mafyası ve Karslı Sezgin Baran Korkmaz. Dava dosyasına baktığımızda anlıyoruz ki, bu suç şebekesinin içinde Rusya vatandaşı olan Azeriler de var.
Ne yapıyorlar bunlar?
Birden fazla suç var ama, esas işlenen suç şu: California'da IRS yani vergi dairesini, 511 milyon dolar zarara uğratmakla suçlanıyor bu grup. Bunu da nasıl yapmışlar?
California, siyasi gelenek olarak daha sol, liberal ve sosyal demokrat bir yer olduğu için, çevreyle ilgili ve çevreye daha az zarar veren yakıtlarla ilgili çok büyük teşvikleri olan bir eyalet. Bu grup da, ondan faydalanarak çevreye daha az zarar veren bir yakıt üretim tesisiyle bir iş yapmışlar. Ama anlıyoruz ki, aslında söyledikleri kadar bir akaryakıt üretimi olmamış. Aynı volümü, dünyanın ve Amerika'nın farklı yerlerinde dolaştırıp, tekrar yeni üretimmiş gibi IRS'den 511 milyon dolarlık teşvik almışlar. Yani ABD Hazine Bakanlığı'nı yarım milyon dolardan fazla zarara uğratmış bu şebeke.
O elde ettikleri 511 milyon doların, 132 milyon dolarını Türkiye üzerinden aklamışlar. Nasıl aklamışlar? Bu 132 milyon doların yaklaşık 80 milyon doları Türkiye'de farklı yerlerde, özellikle İstanbul'da Kuruçeşme, Nişantaşı gibi semtlerde şirketler ve pahalı yalılar alınarak, Biofarma gibi şirketlere ortak olunarak aklanmış.
Dava dosyasındaki ilginç bir detay, Türkiye'ye giren 132 milyon doların sadece 80 milyon doları Amerika'ya geri yollanmış. Yani Türkiye'deki farklı şirketlere yatırım yapılarak Amerika'ya geri verilmiş. Fakat hala açıkta kalan 50 milyon dolar para var.
Anladığım kadarıyla Amerika'da bundan 1.5 sene önce, hapse girince oradaki Ermeni kökenli mafya...
Bu arada onlar yakalandı değil mi? Bir kısmı yakalanıyor, bir kısmı anlaşmaya gidiyor Amerikan yetkilileriyle. Ama Sezgin Baran Bey gelmiyor buraya. Yani gelemiyor ya da!
İşin Türkiye açısından kötü tarafı, o grup Türkiye'ye kaçmak üzere hazırlanırken, havalimanına giderken yakalanıyorlar. Yani onların her zamanki B planı, 'bu iş ortaya çıktığında, biz Türkiye'ye kapağı atalım, orada nasıl olsa bizi korurlar' zihniyeti var.
Şimdi davadaki ifadelere baktığımda, herkes birbirini suçluyor. Çünkü biliyorsunuz ABD'deki federal yasalara göre, bir suç örgütünün elebaşı olmak, yani lideri olmak cezayı ağırlaştırıyor. Yani hem oradaki Ermeni mafyası, hem Utah'taki Mormon Hıristiyan tarikat mafyası her iki taraf da birbirini suçluyor. Yani 'bu tezgahı diğer taraf düzenledi, biz sadece aracı olduk' vs.
Buradaki suçlara baktığımızda, Zarrab davasındakiyle çok benzer yanlar da var. Kara para aklama var, ABD Federal Devleti'ne yalan söylemek var, ABD bankalarına yalan söylemek var, farklı isimler ve farklı niyetler altında banka transferleri yapmak ve banka hesapları açmak var. Yani bunların her biri zaten federal suç.
Diğerleri tutuklu mu şu anda? 2 Ermeni vardı.
O Ermeni mafyası hala içeride. O Mormon 'Kingston Brothers' denilen 2 kişi var onlar da içeride.
Sezgin Baran Korkmaz şöyle bir role soyunmuştu bundan 3-4 sene önce; ticaretteki gücünü de, parasını da kullanarak ABD ile Türkiye arasında bir arabulucu, güçleri dengeleyecek bir arka kanal olmak gibi bir hevesi vardı.
Mayıs 2017'de Amerikan-Türk Konseyi yıllık zirvesinde bir konuşma yapmıştı. Oraya da ciddi bir sponsor olmuştu.
Bu operasyondan önce paraları donduruldu. Teksas'ta devam eden bir mahkeme Türkiye'ye böyle bir ihbarda bulunuyor ve bu mahkemenin isteği üzerine malvarlığı donduruluyor. Bu bana ilginç geldi. Dava sonuçlanmadan böyle bir kararın, Türkiye tarafından verilmesi de bana çok ilginç geldi. Ne dersiniz?
Türkiye-Amerika arasındaki anlaşmalara baktığımızda, halihazırda devam eden yargı süreçlerinde, Türkiye ya da ABD tarafından gelecek taleplerde ve ciddi kanıt sunulması halinde tedbir amaçlı malvarlığı dondurulabilir şeklinde talepte bulunulabiliyor ve ABD de bunu yaptı. 2-3 ay önce öyle bir talep gitti. Tabii çoğu medya bunu görmezden geldi ama malvarlığına bir tedbir konuldu.
Sezgin Baran Bey açıklamalar yapıyor. Konulmadı dedi. Yalanladı. Operasyondan 1 hafta önce kendisiyle ilgili yapılan bütün haberlere yayın yasağı getirdi. Hakkında haber yapan gazetecilere dava açacağı söylentileri yayıldı. O yüzde ben bu operasyonu öğrenince şaşırdım.
Türkiye'de çıkan haberlerde bu detay var mı bilmiyorum ama dava dosyasında o kadar detaylı ki; para transferlerinin tarihleri, Türkiye'de Sezgin Baran Korkmaz ve onun şirketlerinin Amerika'dan gelen 130 milyon dolarlık kaynakları kullanarak aldığı mülklerin tapuları... Çok detaylı bir dosya!
Adım adım konulmuş. O paralar Lüksemburg üzerinden gitmiş. Bazıları offshore hesaplar üzerinden gitmiş. Dava dosyasında e-mailler var açık açık söylüyorlar. Mesela Sezgin Baran Korkmaz'la, Amerika'daki o suç örgütü üyeleri arasında çok pahalı hediye alışverişleri olmuş. Birbirlerine milyon dolarlık arabalar almışlar. Yatlar hediyeler etmişler.
Ve işin Türkiye açısından en acı tarafı, bu hikayede anlattığım bütün bu garip karakterlerin hepsi, Sezgin Baran Korkmaz tarafından, Türkiye siyasetinin en tepesindeki isimlerle tanıştırılmış olması.
Yani sonuçta hiç, bir araya gelmemesi gereken böyle kriminal bir grup, bir şekilde kendisini Türkiye'de siyasetin en tepe noktasına kadar tanıştırmış.
Ama şu an gördüğümüz kadarıyla tepe noktada böyle bir şey yok ki, böyle operasyonlar düzenleniyor. Mal varlığına el konuyor. Bugün bu operasyonların yapılıyor olması da önemli bir gelişme diye düşünüyorum.
Ben de katılıyorum size. Yalnız Amerika'da verilen ifadeler arasında, bu suç örgütünün hareket etmesini, en azından Korkmaz'ın onlara 'Türkiye'de bize kimse dokunamaz' şeklinde e-mail ile gönderdiği söylemleri var.
Demek ki o da yalan söylemiş. Kendisi halen kayıp ve mal varlığına el konuldu.
ABD'deki iki farklı mafya grubunun 130 milyon doları Türkiye'ye geliyor, bunun sadece 80 milyon doları aklanıp, o grubun kontrolüne geri veriliyor. Arada Korkmaz'ın aldığı ve geri vermediği 50 milyon dolarlık bir para var.
Eğer su testisi su yolunda kırılır hikayesine inanıyorsak, ki ben inanırım! Eğer Sezgin Baran Korkmaz, hapse girmez ya da başka bir şekilde itirafçı olmazsa, illa bir intikamın peşine düşerler diye düşünüyorum.
Yurtdışına gitti deniliyor ama yurtdışına gittiği de bilinmiyor değil mi? Belki de Amerika'ya geldi.
Her ne kadar siyasi bir kimliğim olsa da, ben bu tür olaylara bir partizan gözüyle değil de, Türkiye Cumhuriyeti'ni nasıl etkiler gözüyle bakıyorum.
Eğer kalkıp Amerika'ya geldiyse ve diğer suç ortakları gibi itirafçı olursa, bu ne yazık ki karşımıza ikinci bir Zarrab davası olarak çıkabilir. Benim endişem o yönde.
KAYNAK: Cüneyt Özdemir
YORUMLAR