Marily Monroe'nin Kollarından Ölüme...J. F. Kennedy

Kennedy suikasti hala gizemini korurken onun Marilyn Monroe ile yaşadığı çalkantılı aşkı, ölümünden sonra eşi Jackie'nin yaptığı ilginç açıklamalar ve daha sonra bu açıklamaları gizlemeye çalışması... Fakat 2011'de kızının ifşa etmesi... Amerika'nın en önemli başkanlarından Kennedy'nin sansasyonel hayat hikayesi karşınızda.

Marily Monroe'nin Kollarından Ölüme...J. F. Kennedy
24 Kasım 2020 - 19:15
'Onları asla ama asla yayınlamayın!' John F. Kennedy öldükten sonra eşi Jackie Kennedy'nin çocuklarından isteği. Kızının düğününde bile dilinden düşürmediği isteği. 'Onları asla ama asla yayınlamayın!' Eşi suikaste kurban gittikten 4 ay sonra yaptığı röportajların ses kayıtları. Bunlardan bahsedeceğiz ama önce sonun başladığı güne gideceğiz.

Kennedy seçimlerde Nixon'ı çok küçük bir farkla geçmişti. Başkan olduktan 17 gün sonra oğlu John Jr. dünyaya geldi. Bu çocuğun kaderi babasınınkinden de karanlıktı. 3 yaşında babasını, 40'ına gelmeden hayatını kaybedecekti.

John namı diğer Jack Kennedy başkandı. Ancak daha ilk günden itibaren özel hayatıyla politik kariyerini tehlikeye atıyordu. Uzaktan iyi bir aile babası, ancak yakından eşine sadakatsiz bir çapkındı. 'Nasıl olur da her şeyi böyle riske atarsın?' diye soran arkadaşlarına tek bir cevap veriyordu. "Elimde değil."

Pek çok kadınla birlikteliği olmuştu. Ancak en sansasyonel birlikteliği yüzyılın seks ikonu Marilyn Monroe ile olanıydı. Fiziksel olarak birliktelik yaşamış olmaları artık reddedilemeyecek bir gerçekti. Bu ilişki öyle bir skandaldı ki; neredeyse uyku hapları, içki ve uyuşturucuyla ayakta kalabilen Monroe geceleri Beyaz Saray'ı aramaktan çekinmiyordu.

19 Mayıs 1962'de Başkan Amerika'nın en popüler gösteri sahnesi Medicine Square Meydanı'nda erken bir doğumgünü kutlayacaktı. Marilyn Monroe ile ilişkisini bilen, ancak bir kanıt arayan gazeteciler de oradaydı. Başkan oraya kimlerin geleceğini bile bile onu özel olarak davet etti. O gece Monroe, sahneye üstüne dikilen ve içine sığabilmek için iç çamaşırlarını dahi giymediği elbisesiyle tamamen sarhoş bir vaziyette çıkıp, tüm Amerika'nın gözleri önünde gizli sevgilisi olduğu kişiye, Başkan'a serenat yapıyordu.

Bu risk, içinde cinsellik barındıran bu adrenalin, Başkanın vazgeçemediği, uğruna politik kariyerini tehlikeye attığı şeydi. Kennedy'nin arkasını FBI topluyordu. O gece sahne arkasında Monroe ile konuşurken çekilen fotoğraflarına FBI el koymuş, bu fotoğraflardan biri yıllar sonra ortaya çıkmıştı. Başkanın danışmanları Monroe ile ilişkisini bitirmek için ellerinden geleni yapıyorlardı.

Marilyn Monroe, o günden sonra bir daha Başkanı görmedi. Ve o geceden sadece 3 ay sonra intihar etti ya da komplo teorisyenlerine göre öldürüldü.

Başkanlığı, bu pervasızlıklar dışında da zor geçiyordu. Doğuştan hastaydı. Dayanılmaz ağrılar, kas zayıflıkları... Çözüm ise uyuşturucuydu. Doktor Max Jacobson'ın onu zinde tutmak için verdiği ilaçlar kardeşi Bobby'i şüphelendiriyordu. Bobby, FBI'dan ilaçların incelenmesini istedi. İlaç karışımlarının içinden kokain çıktı. Başkan, bir bağımlıydı. Bu sebeple kardeşi, o öldükten sonra doğru düzgün bir otopsi yapılmasına dahi müsaade etmeyecekti.

Başkanlığının ilk yıllarında Fidel Castro'yu devirmek amacıyla düzenlediği 'Domuzlar Körfezi Çıkarması' başarısız olmuştu. Bu başarısızlığın arkasından Başkan, gece eşi Jackie'nin yanında bir çocuk gibi ağlamıştı. 1962 Ekim'inde Sovyetler ile yaşanan füze krizi ise bambaşka boyutlardaydı. Başarı ile yönetilmezse bir nükleer savaşa yol açabilirdi.

Amerika, Türkiye topraklarına Sovyetler'i tehdit eden füzeler yerleştirmişti. Sovyetler Birliği ise buna cevap olarak Amerika'nın burnunun dibine, Küba'ya tüm Amerika'yı menzili içine alan füzeler yerleştirmişti. Başkan o günlerde kardeşine "Eğer savaş çıkarsa biz ölebiliriz. Ancak çocuklarımız onlar daha yaşamadı." diyecekti.

27 Ekim 1962! O gün tüm dünyanın nükleer savaşa en yakın olduğu gündü. Kennedy sabah saatlerinde yürütme komitesini topladı. Sovyetler Birliği lideri Kruşçev iki mektup göndermişti. Mektuplardan ilkinde Amerika'nın Küba'yı işgal etmeyeceğinin garantisini istiyor, ikincisinde Türkiye'deki füzelerini sökmesini talep ediyordu. Kennedy ciddi bir baskı altındaydı. Nikita Kruşçev ile Haziran 1961'de Viyana'da tanışmıştı. O günlerde Tolstoy'dan uzay maceralarına kadar pek çok konuda sohbet etmişlerdi. Ve şimdi uykularını kaçıran, onu depresyona sürükleyen kişi, geçen yıl iki dost gibi sohbet ettiği Kruşçev idi.

27 Ekim günü boyunca Genel Kurmay Başkanı, zaman kaybetmeden saldırmak için Başkanı sıkıştırdı. Günün ortasında beklenmedik bir şey oldu. Nükleer savaş tehdidi kapıdayken Başkan toplantıya ara verip yüzmeye ve aslında düşünmeye gitti. Kriz derinleşiyor, Genel Kurmay Başkanı ordunun hazır olduğunu, sabah erken saatlerde adaya önce hava saldırısı yapıp sonrasında işgale başlanması gerektiğini söylüyordu.

O gün tüm Amerika market raflarını boşaltıp bir savaşa karşı stok yapmıştı. Başkan o gece kardeşi Adalet Bakanı Bobby Kennedy ile görüştü. Kennedy kamuoyu önünde Kruşçev'in sadece ilk mektubuna cevap vererek, Küba'yı işgal etmeyeceğinin garantisini verecekti. Ancak kardeşini gizlice Sovyet Büyükelçisi'ne gönderip, Türkiye'deki füzeleri kaldıracağını da karşı tarafa bildirecekti. Anlaşmanın bu kısmı gizli kalacaktı.

"Dünyanın farklı uçlarında oturan iki adamın, medeniyetin sonunu getirebilecek kararlar verebiliyor olması bir delilik!" diyen Kennedy, pek çoklarına göre üçüncü dünya savaşını engelliyordu. Sadece o gün yaptıklarıyla dahi Amerika tarihinin en başarılı başkanlarından biri olmuştu.

Kennedy siyahilerin hakları konusunda da önemli sınavlar verdi. 1963'te iki siyahi öğrenci James Hood ve Vivian Malone siyahilerin giremediği Alabama Şehir Üniversitesi'ne kayıt olmak için başvuruda bulunmuşlardı. Alabama Valisi George Wallece, kaydı engellemek için üniversite kapısında nöbet tutmuş ve eyalet muhafızlarının da girişleri tutmasını sağlamıştı.

O gün Kennedy kayıt sırasında öğrencilere yardımcı olması için Adalet Bakanı Yardımcısını oraya gönderdi. Bakan yardımcısı kapıya kadar gidiyor ancak vali engelini aşamıyordu. Onları televizyondan izleyen Başkanın sabrı sonunda taştı. Bir telefonla eyalet muhafızlarının kontrolünü eline alarak, askerlere verdiği emirle valiyi kapıdan uzaklaştırdı. Bu bir şeylerin başlangıcıydı.

Kısa bir süre içinde ulusa sesleniş konuşması yaptı. Sivil haklara vurgu yaptığı bu konuşma, belki de Martin Luther King'in 'Bir Hayalim Var!' konuşması kadar etkili, Amerika'daki siyahilerin tarihini ve kaderini değiştiren bir konuşmaydı.

Ancak bu konuşma ona muhafazakar güneyde oy kaybettirmişti. Kasım 1963'teki Teksas gezisini güneylilerin gönlünü almak için yapıyordu. Turunun son gününde 22 Kasım 1963'te eşi Jackie ile Dallas'a inmişti. Son günlerde kapalı olan hava o gün açıktı. Bu sebeple Başkan planı değiştirip üstü açık bir araba istedi. Bu küçük karar hayatını elinden alacaktı.

Konvoy Dealey Plaza'ya yaklaşırken keskin nişancı Harvey Oswald kütüphane binasının 6. katında onu bekliyordu. Kennedy o gün sırt ağrıları sebebiyle bir korseyle sımsıkı sarılmıştı. Bu yüzde ilk kuşun boynundan girdiğinde arabaya devrilmedi. Beynini parçalayacak ikinci kurşun için açık hedef olarak öylece durmaya devam etti. İkinci kurşunla beyin parçaları arabanın arkasına saçılırken, eşi Jackie kimilerine göre kaçmayı değil bir umut onları toplamaya çalıştı.

Jackie, suikastten 4 ay sonra tarihçi yazar Arthur Schlesinger'i evine 7 kez davet etti. Ancak o günlerde röportajlarda alınan ses kayıtlarının ortaya çıkmaması için de büyük çaba gösterdi. O tarihlerde Kennedy ailesinin ilk başkan adayının, İkinci Dünya Savaşı'nda ölen Joseph Kennedy olduğu hikayesini yok sayarak Kennedy ailesine karşı çıkıyordu.

Başkanın ağlama krizleri, depresyon ve pek çok ayrıntıdan da söz ediyordu. Başkanlığı devralan Lyndon Johnson için dedikodu mahiyetinde ağır sözler söylüyordu. Fransa gezisi sırasında, Fransız Cumhurbaşkanı Charles De Gaulle'ün kendisine aşkından gözlerini üzerinden alamadığından da dem vuruyordu. Fransız Kültür Bakanı ve yazar Andre Malraux ile de tanışan Jackie onun kendisine çok yakın olduğunu bu yüzden De Gaulle'ün kıskandığını söylüyordu.

Ayrıca iki oğlunu bir kazada kaybettiğini bile bile, Andre Malraux'nun eşi için, "gözleri ağlamaktan şişmiş", ikili için ise "sinsi kargalar gibilerdi" diyordu. Tüm bunları Kennedy'nin ölümünden sadece 4 ay sonra söylüyordu.

Röportaj boyunca eşini övse de pek çok lideri aşağılıyordu. Eşini kaybetmiş bir kadının darmadağın ruh halini yansıtan bu kayıtlar 2011'de yayınlandı. Ancak tamamı mı yayınlanmıştı? Ortaya çıkmasını istemedikleri bizim az önce söylediklerimiz mi, bunu ancak kayıtları yayınlayan Jackie'nin kızı bilebilir.

KAYNAK: Kim O?

YORUMLAR

  • 0 Yorum

https://www.alexa.com/siteinfo/abdpost.com