Kavgaya Karıştı, Polis Oldu: İbrahim Bayçora
32 yıl önce karıştığı bir kavga, Amerika'da Türklerin en yoğun bulunduğu yerleşim bölgesinde büyüyen İbrahim Mike Bayçora'ya, Amerika'da ilk Türk Emniyet Müdürü olma gururunu tattırmış.

22 Ocak 2021 - 20:25
32 Yıl Önce Kavgaya Karıştı ve Polis Olmaya Karar Verdi
"Bir gün bir kavgaya karıştım. İstemeyerek oldu ama karıştık işte! O gün polisler geldi ve emniyette bana gösterilen davranışı hiç beğenmedim. Bana hiç adil davranılmadığını hissettim. Bunun başkalarına yapılmasını istemedim. Bu da benim, emniyet teşkilatıyla ilgilenmeme yol açtı." sözleriyle neden bu mesleği setçini anlatıyor Bayçora.
Kafkaslar'dan Eskişehir'e, oradan da 1960'larda Amerika'ya göç eden Karaçaylı bir ailenin oğlu olarak büyüyen İbrahim Bayçora'nın ailesi, o yıllarda daha iyi koşullarda yaşamak amacıyla Amerika'ya yerleşmiş. New Jersey'deki fabrikalardan birinde çalışan babası, oğluna şart koştuğu için Bayçora üniversite eğitimini aksatmış.
"Benim için üniversite seçenek değil, zorunluluktu." diyor.
Bayçora, girdiği polislik sınavında o kadar büyük başarı göstermiş ki, dönemin belediye başkanı onu ofisine çağırıp, eğer iş istiyorsa ertesi gün başlamasını istemiş. Bu ısrara şaşırsa da Bayçora, "evet" diyerek, polisliğe ani bir giriş yapmış.
"Bu, çok güzel bir iş. Hele insanları seviyorsanız. İşte o zaman bu, sizin işiniz. Ama aynı zamanda da çok zor bir iş. Hayatınızı tehlikeye atıyorsunuz. Ve bir de bu meslekle ilgili kötü bir şöhret var. Hele Amerika'da." diyor.
150 bin kişinin yaşadığı Paterson kenti, New Jersey'deki pek çok etnik gruba ev sahipliği yapıyor. Ancak tüm Amerika'da olduğu gibi, ekonomik koşullar 1960'lı yıllardaki gibi fırsatlar sunmasa da, hala göçmenlerin tercih ettiği bir bölge. Özellikle de Türklerin.
"Sizi tanıyınca çok arkadaş canlısı insanlar. Her gün merhaba derler. Çok da saygılılar. Bana, 'İbrahim Bey' ya da 'İbrahim Abi' diyorlar." Bayçora, Paterson halkından böyle bahsediyor.
Bayçora'ya, beraberinde çalışan polislere Türk kültürünü öğrettiniz mi diye sorulunca; buna gerek kalmadığını, Paterson Emniyeti mensuplarının öğlen yemekleri için bu bölgedeki Türk restoranlarını tercih ettiğini söylüyor.
Müslümanlara yapılan haksızlıklar ve ırkçılık konusundaysa Bayçora, bu tip hareketlerin ABD'nin
kuruluşundan beri bütün göçmen gruplarına yapıldığını, özellikle Müslümanlara karşı bir nefretten
değil, bilgisizlik ve kültürlerin anlaşamamasından dolayı böyle tatsızlıklar olduğuna dikkat çekiyor.
Paterson'da Bayçora'nın adı geçtiğinde yüzü gülmeyen, onun ne kadar harika bir insan olduğunu söylemeyen yok. Onun, altında çalışanlarla ilişkilerindeki zarafeti göze çarpıyor.
Tesadüfler eseri kendini bulduğu polislik mesleğinde, ait olduğu topluluğun gururu olan Bayçora, gençlere ve Amerika'ya göç etmeyi düşünenlere de bir mesaj veriyor: "Bu ülke hala fırsatlar ülkesi. Burada karşınıza çıkacak fırsatları her yerde bulamazsınız. Buraya gelin ve bu ülkenin yasalarına ve kültürüne saygılı bir hayat yaşayın. İyi bir örnek olun ve çok çalışın. Çünkü eğer bu ülkede çok çalışırsanız başınıza güzel şeyler gelebilir."
KAYNAK: Amerika'nın Sesi, VOA Türkçe
"Bir gün bir kavgaya karıştım. İstemeyerek oldu ama karıştık işte! O gün polisler geldi ve emniyette bana gösterilen davranışı hiç beğenmedim. Bana hiç adil davranılmadığını hissettim. Bunun başkalarına yapılmasını istemedim. Bu da benim, emniyet teşkilatıyla ilgilenmeme yol açtı." sözleriyle neden bu mesleği setçini anlatıyor Bayçora.
Kafkaslar'dan Eskişehir'e, oradan da 1960'larda Amerika'ya göç eden Karaçaylı bir ailenin oğlu olarak büyüyen İbrahim Bayçora'nın ailesi, o yıllarda daha iyi koşullarda yaşamak amacıyla Amerika'ya yerleşmiş. New Jersey'deki fabrikalardan birinde çalışan babası, oğluna şart koştuğu için Bayçora üniversite eğitimini aksatmış.
"Benim için üniversite seçenek değil, zorunluluktu." diyor.
Bayçora, girdiği polislik sınavında o kadar büyük başarı göstermiş ki, dönemin belediye başkanı onu ofisine çağırıp, eğer iş istiyorsa ertesi gün başlamasını istemiş. Bu ısrara şaşırsa da Bayçora, "evet" diyerek, polisliğe ani bir giriş yapmış.
"Bu, çok güzel bir iş. Hele insanları seviyorsanız. İşte o zaman bu, sizin işiniz. Ama aynı zamanda da çok zor bir iş. Hayatınızı tehlikeye atıyorsunuz. Ve bir de bu meslekle ilgili kötü bir şöhret var. Hele Amerika'da." diyor.
150 bin kişinin yaşadığı Paterson kenti, New Jersey'deki pek çok etnik gruba ev sahipliği yapıyor. Ancak tüm Amerika'da olduğu gibi, ekonomik koşullar 1960'lı yıllardaki gibi fırsatlar sunmasa da, hala göçmenlerin tercih ettiği bir bölge. Özellikle de Türklerin.
"Sizi tanıyınca çok arkadaş canlısı insanlar. Her gün merhaba derler. Çok da saygılılar. Bana, 'İbrahim Bey' ya da 'İbrahim Abi' diyorlar." Bayçora, Paterson halkından böyle bahsediyor.
Bayçora'ya, beraberinde çalışan polislere Türk kültürünü öğrettiniz mi diye sorulunca; buna gerek kalmadığını, Paterson Emniyeti mensuplarının öğlen yemekleri için bu bölgedeki Türk restoranlarını tercih ettiğini söylüyor.
Müslümanlara yapılan haksızlıklar ve ırkçılık konusundaysa Bayçora, bu tip hareketlerin ABD'nin
kuruluşundan beri bütün göçmen gruplarına yapıldığını, özellikle Müslümanlara karşı bir nefretten
değil, bilgisizlik ve kültürlerin anlaşamamasından dolayı böyle tatsızlıklar olduğuna dikkat çekiyor.
Paterson'da Bayçora'nın adı geçtiğinde yüzü gülmeyen, onun ne kadar harika bir insan olduğunu söylemeyen yok. Onun, altında çalışanlarla ilişkilerindeki zarafeti göze çarpıyor.
Tesadüfler eseri kendini bulduğu polislik mesleğinde, ait olduğu topluluğun gururu olan Bayçora, gençlere ve Amerika'ya göç etmeyi düşünenlere de bir mesaj veriyor: "Bu ülke hala fırsatlar ülkesi. Burada karşınıza çıkacak fırsatları her yerde bulamazsınız. Buraya gelin ve bu ülkenin yasalarına ve kültürüne saygılı bir hayat yaşayın. İyi bir örnek olun ve çok çalışın. Çünkü eğer bu ülkede çok çalışırsanız başınıza güzel şeyler gelebilir."
KAYNAK: Amerika'nın Sesi, VOA Türkçe
YORUMLAR