New York'ta 'umut' gecesi: Lösemiyi yenen çocuklar LÖSEV için sahnedeydi

New York'ta Türk Ocağı Derneği'nin LÖSEV yararına düzenlediği gecede, lösemiyle savaşmış ve galip gelmiş sekiz çocuk sahneye çıkarak hikayelerini anlattı. LÖSEV Kurucusu Dr. Üstün Ezer, Türkiye'nin en büyük sivil toplumlarından biri olan vakfın nasıl kurulduğunu ve nereden nereye geldiğini detaylarıyla anlattı. ABDPost New York Temsilcisi Özlem Özgüt Yörekli'nin takip ettiği etkinlikte Ezer, vakfın Amerika ayağı 'LÖSEV USA'nin kurulduğunu da ilk kez duyurdu.

New York’ta Türk Ocağı Derneği’nin LÖSEV yararına düzenlediği gecede, lösemiyle savaşmış ve galip gelmiş sekiz çocuk sahneye çıkarak hikayelerini anlattı.

Türk Amerikan toplumundan da önemli isimlerin katıldığı gecede LÖSEV Kurucusu Dr. Üstün Ezer, Türkiye’nin en büyük sivil toplumlarından biri olan vakfın nasıl kurulduğunu ve nereden nereye geldiğini detaylarıyla anlattı. Ezer, vakfın Amerika ayağı ‘LÖSEV USA’nin kurulduğunu da ilk kez bu etkinlikte duyurdu.

New York’ta 18 Mayıs Pazar gecesi, Türk Ocağı Derneği tarafından LÖSEV (Lösemili Çocuklar Vakfı) yararına özel bir bağış gecesi düzenlendi.

Organizasyona Türk Ocağı Derneği Başkanı Özgü Süleymanoğlu ev sahipliği yaptı. Bağış gecesine katılan isimler arasında Portx’in sahibi Eyüp Ulu ile Taşkın Bakery'nin sahibi Derya Taşkın da yer aldı. Ayrıca, Atatürk’ün mirasını yaşatmayı amaçlayan New York Cumhuriyet Okulu’nun başkanı Necmiye Kacaroğlu da katılımcılar arasındaydı.

Etkinlikte, LÖSEV sayesinde lösemiyi yenen ve şu anda vakfın eğitim kurumlarında öğrenim gören sekiz çocuk yer aldı. Çocuklar, Türk Günü haftası kapsamında New York’a getirilerek umut dolu hikayeleriyle geceye anlam kattı.

4 Öğrenci Hikayelerini Anlattı

Öğrencilerden Rana Çetindil, Arda İcemiş, Esile Yazıcıoğlu, ve  Ateş A., hikayelerini ABDPost.com New York Temsilcisi Özlem Özgüt Yörekli'ye anlattı.

Türk Ocağı Derneği Başkanı Özgü Süleymanoğlu ve Rana Çetindil

Sahneye ilk çıkanlardan biri Rana Çetindil oldu. 15 yaşındaki lise öğrencisi, LÖSEV’in (LSV Eğitim Kurumları) yatılı okulunda eğitimine devam ediyor.

“Ben LÖSEV’le üç yaşımdayken tanıştım” diyerek başladığı konuşmasında gözyaşlarını tutamayan Rana Çetindil, şöyle devam etti:

“O yaşlarda sadece iğneleri hatırlıyorum. Ama sonrasında LÖSEV’in bana sunduğu hayatı unutmam mümkün değil. LÖSEV bize sadece sağlık değil; arkadaşlık, eğitim, umut verdi. Şimdi yatılı okulda okuyorum, en büyük hayalim doktor olmak. Benim gibi hastalanan çocuklara yardım etmek istiyorum. LÖSEV bana sadece hayatı değil, bir amaç verdi.”

11 yaşındaki Esile Yazıcıoğlu, LÖSEV Koleji’nde 5. sınıf öğrencisi ve LÖSEV Çocukları Başkan Yardımcısı olarak sahnede yer aldı:

“Burada olmak çok özel bir şey. LÖSEV sayesinde yeniden doğdum. Tedavi sürecinde hep yanımdaydılar. Şimdi de burada, Amerika’dayız. Arkadaşlarımla gülüp eğleniyoruz ama biliyoruz ki bu gülümsemeyi LÖSEV mümkün kıldı. Mücadele eden tüm kardeşlerimize bir şey söylemek istiyorum: Asla yalnız değilsiniz.”

Arda İcemiş, 13 yaşında ve 8. sınıf öğrencisi. Tedavi sürecini çok küçükken geçirmiş, o döneme dair anıları az ama LÖSEV’in desteğini hiç unutmuyor:

“O zamanlar küçüktüm ama bugün burada olmamın tek sebebi LÖSEV. Bana ikinci bir hayat verdiler. Hastane, okul, moral, oyunlar… Her şeyi bize ücretsiz sundular. Bugün okuyorsam, hayal kurabiliyorsam bu onların sayesinde. Özellikle Hüsnü Hocamız… O olmasaydı, biz bu kadar güçlü olamazdık.”

12 yaşında ve 7. sınıfa giden Ateş ise hastalığı bir yaşında atlattığını belirterek şunları ekledi:

“Hastalık sürecini hatırlamıyorum ama LÖSEV’in bana kazandırdıklarını çok iyi biliyorum. Arkadaşlarım oldu, hayallerim oldu, Amerika’yı gördüm! Bugün burada olmak hayaldi. Ama LÖSEV hayallerimizi gerçeğe dönüştürüyor. Artık ben de başka çocuklara umut olmak istiyorum.”

Üstün Ezer: Yüzde 10 Başarı Oranından Yüzde 94’e Ulaştık

Gecede konuşan LÖSEV Kurucu Başkanı Dr. Üstün Ezer, vakfın artık ABD’de "LÖSEV USA" adıyla resmi olarak kurulduğunu müjdeledi.

Dr. Ezer, LÖSEV’in dünya çapında bir iyilik hareketi olma yolunda emin adımlarla ilerlediğini ifade etti.

Bugün gelinen noktada Türkiye’nin en modern kanser hastanesini tamamen bağışlarla kurduklarını belirten Ezer, iyileşme oranlarının yüzde 94’e çıktığını, eğitim, tarım, üretim, sosyal destek ve bilimsel araştırmalarla bu yapıyı büyüttüklerini vurguladı.

'Böyle Bir Fırsat Bizim İçin Onurdur'

Üstün Ezer'in konuşmasının tamamı:

"Böyle güzel bir ağırlama ve sizlerle bir arada olma, konuşma fırsatı verdikleri için, başta Türk Hoca'nın Türk'lük kuruluşuna ve tüm yöneticilerine, şimdiki yöneticilerine içten teşekkür ediyorum. Böyle bir fırsat bizim için büyük bir onurdur.

Masamızda otururken değerli başkanımızla, değerli komisyonumuzla paylaştım. Ben 1994 yılında çocuk hastalıkları uzmanı oldum. Aynı yıl, çocuk hematolojisi ve onkolojisi uzmanı da oldum. O yıllarda kan hastalıkları ve kanserli çocukları tedavi etmeye çalışıyorduk ama ne yazık ki çoğunu kaybediyorduk. Çok acı günlerdi. Pek çok çocuğumuz kucağımızda melek oldular. Bir noktada dedim ki: “Bu iş yapılmaz. Bırakayım bu işi.”

Bir arkadaşım inşaat mühendisi. Düşünün, 50 katlı binalar yapılıyor, yıkılıyor. Bir daha yapılıyor, bir daha yıkılıyor. Ama yine de yapmaya devam ediyorlar. Ben ise bir çocuğu kaybedince çok etkileniyordum. Hem manevi açıdan çok seviyordum, hem aileleriyle iç içeydik. Onları kaybetmek büyük bir başarısızlık gibi geliyordu.

İşte o dönemde bir karar verdik. 1998 yılında üç doktor arkadaşımla ve iki hasta çocuğumuzun babasıyla birlikte bir dernek kurduk. Cebimizden 5 bin TL koyduk. O kadar. Bir masa, bir sandalye... Hepsi o zamanki muayenehanemden kalanlardı. Ne yapacağımızı bilmiyorduk ama 30-35 çocuğumuz vardı.

Süleyman Demirel'in Desteği

Sonra bir çamaşır makinesi geldi, bir koltuk geldi, bir şeyler gelmeye başladı. O dönemde Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel'di. Açılışımıza geldi ve orada dedi ki: "Doktor, sen çocuklar enfeksiyondan ölüyor diyorsun, peki neden bir hastane kurmuyorsun?" Dedim ki, "Efendim, neyle kuracağız? Beş bin lira paramız var. Siz bana 2 milyon dolarlık bir hastaneden bahsediyorsunuz." Demirel dedi ki, “Sen projeni çiz, ben arkandayım.”

Petkim'in özelleştirme sürecinde boşalan bir lojman vardı. 8 katlı bir apartman. Projeleri çizdim. Ama personelimiz yoktu. Maaş ödeyecek paramız yoktu. Binayı yıktık. 4 bin TL yıkım parası verdik. 1999 yılıydı. Deprem olmuştu. Herkes yardımlarını deprem bölgesine yönlendirmişti. Ama biz pes etmedik.

'10 Ayda Binayı Hastaneye Dönüştürdük'

Çünkü içimizde bir inanç vardı: "Bu çocuklar yaşamalı." Ve bir mucize gerçekleşti. 10 ayda, binayı hastaneye dönüştürdük. Herkes bir şey verdi. Kimisi tuğla, kimisi kapı, kimisi elektrik kablosu, kimisi havalandırma sistemi... Ve biz orada hasta kabul etmeye başladık.

Borcumuz vardı. Çekler vermiştik. Ama gelen hastaların yüzde 84'ü asgari ücretin altındaydı. Ne alabiliriz ki? İneğini mi sattıracağız? Dedim ki, “Allah büyüktür.” Ve gerçekten de büyüktü.

1999'da inşaata başladık, 2000'de hastaneyi açtık. İlk yıllarda yüzde 90 kaybettiğimiz çocukları, artık yüzde 90 yaşatır hale geldik. Her şey ücretsizdi: oda, ilaç, kan, yemek, pijama, anne konaklaması... Hijyen, beslenme, moral… Hepsi sağlandı. Hastane enfeksiyonları bitti. İyileşme oranlarımız artmaya başladı. Başka yerlerde bu iyileşme yoktu. İlaçlar değişmedi, tedavi değişmedi. Ne değişti? Sevgi, hijyen, iyi beslenme, umut.

Çocuklara doğum günü partileri yaptık, sinemaya götürdük. Psikologlar tuttuk. Hastanede kalış süresi azaldı. Trabzon'dan bağışlar gelmeye başladı. Meğer bir çocuğu iyileştirmişiz, ailesi de tanınmış bir iş insanıymış. “Bir kuruş almadılar” demiş. O günden sonra Trabzon’dan, sonra Türkiye'nin her yerinden bağışlar geldi.

Ailelerin kalacağı yerler yetmemeye başladı. 2007 yılında “LÖSEV Çocuklar Köyü”nü kurduk. Bahçeli, sıcak, çağdaş bir yaşam alanı... Yine altı öğün yemek, sıcak banyo, huzurlu bir ortam... Ama bir sorun vardı: Eğitim. O yüzden bir okul açtık. İlk, orta, şimdi lise oldu. Kolej kalitesinde, ücretsiz eğitim veriyoruz.

Bilgisayar kampanyası başlattık. Sadece lösemi hastalarına veriyorduk. Bir çocuk dedi ki, “Ben beyin tümörüyüm, bana niye vermiyorsunuz?” Hemen yönetmeliği değiştirdik. Sadece lösemili değil, tüm kanserli çocukları kapsadık.

İlaç yoktu Türkiye'de. Biz temin ettik. 19 yaşında bir kız mektup yazdı: “Ben 19 yaşındayım, ölmemi mi istiyorsunuz?” dedim ki, yaş sınırını da kaldıralım. 16 yaş sınırı vardı, kaldırdık. Yetişkinler için de hastane açtık.

2012 yılında Ankara’da arsa aldık. 400 yataklı bir hastane inşa ettik. 4 yılda tamamladık. Bugün dünyanın en modern hastanelerinden biri oldu. 2016’da açtık. Hem çocuk hem yetişkin kanser hastaları tedavi ediliyor. Devletten tek kuruş almadan, sadece halkın desteğiyle.

Başladığımızda yüzde 10 başarı oranı vardı. Bugün yüzde 94’e ulaştık. Amerika, Avrupa’daki merkezlerle entegre çalışıyoruz. Ortak bilimsel araştırmalar yapıyoruz.

Anneler için atölyeler kurduk. Örgüden başladık, şimdi her yerde üretim yapıyorlar. Hem psikolojik destek oluyor hem de maddi katkı.

Kanseri tedavi ettik, peki ya önlemek? Doğal tarım yapıyoruz. Sarımsak, buğday, mandalina yetiştiriyoruz. Tavuk, keçi, koyun, inek besliyoruz. Kendi sütümüz, yumurtamız, salçamızla çocukları besliyoruz.

Lisemizi de açtık. Şimdi üniversite açmak için çalışıyoruz. Sağlık Bilimleri Üniversitesi... YÖK’ten imza bekliyor.

LÖSEV Her Yerde

Bu başarıları sadece Türkiye ile sınırlı bırakmayalım dedik. Almanya’da şube açtık. Amerika’da bir "non-profit" kuruluş kurduk. Dünya çocuklarını da iyileştirelim dedik. 15 yıl önce “Lösemili Çocuklar Haftası” başlattık. Amerika, Çin, Japonya, Arjantin, Meksika’dan çocuklar geldi. Pandemi girdi, ara verdik. Şimdi yeniden başladık. Bir sene biz çağırıyoruz, bir sene biz gidiyoruz.

Bu sene biz geldik. 8 tane sembolik çocuğumuzla buradayız. Hepsi iyileşti, kolejimizde okuyorlar. Çalışkanlar, pırıl pırıllar. Onlar bizim gururumuz.

Sizler sponsor oldunuz, Türk Hava Yolları, oteller... Herkes bir ucundan tuttu. Şimdi de burada, 7 gün boyunca doya doya geziyorlar. Bugün serbest kıyafet günüydü, çok mutlu oldular.

'Atamıza Söz Verdik'

Bu başarıyı Atamıza borçluyuz. 25 Ekim’de Anıtkabir’e 40 bin kişiyle geldik. İki söz verdik: Birincisi; Yüzde yüz başarıya ulaşacağız. İkincisi de; Ülkemizi tekrar kuruluş raylarına sokacağız.

İnanın, bu kadar şeyi başardıysak, gerisi de gelir. Durmayacağız; yüzde 100 başarıyı hedefliyoruz.”

Genç Sanatçı Sezen Ulucan Renk Kattı

Müzikal performanslarıyla geceye renk katan Sezen Ulucan, piyano ve keman eşliğinde duygusal anlar yaşattı.

Etkinlikte çocuklara çeşitli hediyeler takdim edildi; yüzlerce konuk hem duygusal hem de umut dolu anlar yaşadı.